22 Ekim 2011 Cumartesi

Azrail Turistlerin Peşinde



Antalya’nın en önemli gündemi genelde turizmdir. Çünkü bu sektörden binlerce insan geçimini sağlamaktadır. Böyle bir sektörün sorunları da haliyle fazla. Sektörde binlerce insan çalışıyor bu insanların nasıl zor şartlarda ve üç kuruşa çalıştırıldığını hepimiz biliyoruz. Sektörün asıl kazananının turizm emekçileri değil işletme sahipleri olduğu artık aşikar. Turizmden ekmek yiyenler sadece otellerde çalışanlar değil bu sektör yan kollarıyla binlerce insanın geçim kapısı. Gelen turistleri dört gözle bekleyen Antalya esnafı ,otellerde çalışan binlerce kişiyi taşıyan servis şoförleri,her gün bir yenisi yapılan otel inşaatlarında çalışan işçiler,turistlere kentimizi tanıtan tur rehberleri, kente gelen turistleri taşıyan tur şoförleri. Hepsi turizm sektöründen ekmek kazanıyor. Bizler genelde turizmde çalışanlar deyince hep otel çalışanlarını anlıyoruz oysa bu yan kollarda çalışan emekçilerinde derdi otelde çalışanlardan çok farklı değil. 

Bakın Antalya Turizm Şoförleri  Derneği  Başkanı Orhan KAYABAŞI 24 Eylül 2011’de yaptığı açıklamada neler söylüyor. Antalya’da tam 6 bin turizm kaptanı görev yapıyor. Bunların çoğu 17-18 saat çalışmak zorunda bırakılıyor. Çoğu sigortasız ve güvencesiz çalışıyor. Düşük ücretlerle çalıştırılıyor hak edişlerini alamıyorlar,kaptanlarında çoğu tur şoförlüğü konusunda eğitimsiz. Daha bitmedi vahim bir nokta daha var turizm acenteleri tur şoförlerini istihdam ederken kaza yapar ve turistlerin ölümüne sebep olur diye tur şoförlerine 20 bin Türk lirası karşılığı senet imzalatıldığı da yapılan açıklamada belirtiliyor. Ayrıca tüm bunlara rağmen devletin denetimlerinin bu konuda denetimlerinin de çok yetersiz olduğu belirtiliyor. Peki bu vahim tablodan ne gibi bir sonuç çıkıyor işte 2011 turizm sezonun başlaması  itibariyle yaşanan tablo ;
7 haziran 2011 Alanya’da turistleri taşıyan minibüs yolcu minibüsüne çarptı 4 turist yaralandı.
26 haziran 2011 Alanya’da turistleri taşıyan tu minibüsü yolcu minibüsüne çarptı 23 turist yaralandı.
27 haziran 2011 Manavgat ilçesinde Alman turistleri taşıyan tur otobüsünün şoförü direksiyon hakimiyetini kaybetti  otobüsün benzinliğe girmesini  yol kenarında park halinde olan otomobil engellendi. Olayda şans eseri kimse yaralanmadı.
1 temmuz 2011 Alanya’da tur otobüsü itfaiye aracına arkadan çarptı kaza sonucu 6 turist yaralandı.
13 temmuz Alanya’da tur minibüsü kamyona arkadan çarptı 10 turist yaralandı.
3 ağustos 2011 Manavgat ilçesinde tur minibüsü devrildi 17 turist yaralandı
20 eylül 2011 Manavgat ilçesinde tur otobüsü kaza yaptı 1 turist yaşamını kaybetti 20 turist yaralandı.
1 ekim 2011 Kemer yolunda Rus turistleri taşıyan tur minibüsü başka bir minibüsle çarpıştı 1 rehber ve 3 turist hayatını kaybetti.
Ve son kaza bugün meydana geldi turistleri taşıyan minibüs yan yattı şoförle birlikte 10 turist yaralandı.

Turist taşıyan araçların durumu böyle peki otel çalışanlarını taşıyan araçların durumu ne işte birkaç örnekte onlardan.
17 ekim 2011 Kundu oteller bölgesinde otel çalışanlarını taşıyan servis aracı kaza yaptı 26 çalışan yaralandı
23 eylül 2011 Çolaklı oteller bölgesinde otel çalışanlarını taşıyan servis aracı kamyonla çarpıştı 14 otel çalışanı yaralandı

14 temmuz 2011 Antalya-Kemer karayolunda otel çalışanlarını taşıyan servis aracı başka yönden gelen araçla çarpıştı  biri Rus toplam beş çalışan yaralandı.
Otel çalışanlarıyla ilgili kazaların belki de birçoğunu duymadınız bile. Çünkü ülkemizde trafik kazaları sıradan haberler arasında hele kaza yapanlar bir otelin çalışanıysa çokta önemli görünmüyor. 

Çünkü onlar herhangi biri olarak görünüyor. Kendi insanımızın canını önemsemediğimiz gibi ülkemize gelen yabancı insanların canını da önemsemiyoruz yada yaratılan hava haberlerden turizmin zarar göreceği yönünde çünkü turizmin kaymağını yiyenler için para her şeyden önce o paraya zarar verecek her şey ört pas edilmeli. Bunun için tur otobüslerinin karıştığı kazaların vebalini de üç kuruşa çalıştırdıkları şoförlere yıkıyorlar. Onlar için şoförlerin eğitimli olması tur otobüslerinin trafiğe çıkacak yeterlilikte olup olmaması önemli değil. İşte bu vahim tablo turistlerinde canını tehdit ediyor. 2010 da yaşanan ölümlü kazaları hiç yazmadım bile. Önümüzdeki ayla birlikte 2011 turizm sezonu kapanacak muhtemelen patronlar gelen milyonlarca turistle elde ettikleri muazzam paraların tadını çıkarak.

Yeni turizm sezonuna kadar da kapanan otellerde çalışan turizm emekçileri kara kara yeni sezona kadar nasıl geçineceklerinin hesabını yapacak. Yeni sezonda da çok fazla değişen bir şey olmayacak gibi. Oysa turizm de çalışan emekçilerin sorunları çığ gibi bu sorunların çözülmesi için örgütlenme aşamasında olan DEV TURİZM-İŞ yakında kongresini yapacak onlarında tüm bu sorunları göz önüne alacağına inanıyoruz. Çünkü turizmde yaşanan sıkıntıların büyük kısmı çalışanların örgütsüzlüğünden kaynaklanıyor.  Patronların rahatının en büyük sebebi de bu örgütsüzlük durumu ama  artık zaman patronların rahatını kaçırma zamanı.    





16 Ekim 2011 Pazar

Ustalık Döneminde En Usta Saldırı Kıdem Tazminatına



AKP’nin ustalık döneminde ki en usta hamlesi kıdem tazminatına dönük saldırı olacaktır. İktidara geldiği günden buyana emekçilerin tüm kazanımlarını budamak yönünde gelmiş geçmiş tüm iktidarlara rahmet okutan AKP son büyük darbeyi de kıdem tazminatını kaldırarak vurmak istiyor. Şimdiden kıdem tazminatının ne kadar çağ dışı kaldığı vaazını vermeye başladılar. Onlara yandaş sendikaları da destek olmayı ve iktidarın borazanlığını yapmayı sürdürüyor. Dönemin çalışma bakanı Faruk Çelik gelen tepkiler üzerine bir ara gündemimizde böyle bir şey yok dediyse de elbette buna kimse inanmadı. Çünkü kıdem tazminatı bugün gündeme gelmiş bir olay değil AKP iktidara geldiği günden beri gündeminde olan bir konu. Bugün gündeme gelmiş olması zamanının gelmiş olmasından.

Daha birkaç yıl önce özel emeklilik şirketlerinin kıdem tazminatlarını ödeyecek şekilde kendilerini yapılandırılması istenmiştir. Yani kıdem tazminatlarını fona devredeceğiz dedikleri olay budur. Fonun işletmesi bireysel emeklilik şirketleri yapacak. Muhtemelen emeklilik sisteminde olduğu gibi bu fonlardan da kesintiler olacak çalışan parasını fondan çekmek istese yüksek vergi kesintisiyle de burun buruna kalacaktır. Yada parasını uzun süre fonda tutarak emeklilik sistemine katılmaya da zorlana bilecek. Bakmayın siz verdikleri istatistiklere şu kadarı işsizlik fonuna şu kadarı kıdem tazminatı fonu demelerine tüm fon emeklilik şirketlerine emanet edilecek. Unutmayalım ki bu fonlar üzerinde her hangi bir garantide olmayacak. Olası bir ekonomik krizde fonlar eridiğinde emekçilerin parası da buhar olup uçma ihtimalide hayli yüksek. En sonda da sanırım işin varacağı yer emekli maaşınızı da biz ödemiyoruz noktasıdır.

Tabi kıdem tazminatının kaldırılması en çok sermaye sınıfını sevince boğacaktır. Yıllardır emekçiyi boğmak için istedikleri kıdem tazminatının kaldırılması istekleri sonunda gerçek oluyor. Böylece büyük bir rahatlama yaşayacaklar. İstedikleri gibi işçi çıkara bilecek,işsizlik baskısıyla çalışanı iyice baskı altına alabilecekler. Hele birde Antalya’da turizm sektöründe çalışanları düşünün. Zaten önceden torba yasayla gelen dört ay deneme süresiyle büyük darbe alan turizm emekçisinin kolu kanadı hepten kırılmış olacak. Turizm emekçisinin çilesi daha da katlanacak. Zaten doğru dürüst yatırmadıkları sosyal güvenlik primi gibi oluşacak fona da ödemeye yapmayacaklardır. 12 Eylülde gülme sırası bizde diyenler şimdi herhalde sevinçten kahkaha atıyorlardır. Görüldüğü gibi zaman zaman iktidarla çatışır görünen sermaye sınıfının çıkarı söz konusu olduğunda nasılda iktidarla kol kola omu omuza olduğu ortadadır. Onların çatışması sömürüden oluşacak karı kimin alacağı üzerinedir.

AKP’nin bu konuda bu kadar ısrarcı ve kararlı olması sendikaların vereceği tepkinin kendilerini korkutmayacağını bilmesinden de geliyor. Sendikalar her ne kadar kıdem tazminatı genel grev sebebidir dese de inanın bu konuda güven vermiyorlar. Tekel sürecini henüz unutmadık. Onca sendika bir araya gelip bunların içinde maalesef KESK’te vardı bir günlük genel grevi bile becerememişlerdir. İşte AKP’yi bu kadar cesur kılan içte bu tablodur. Şimdi sendikaları büyük bir sınav bekliyor, tabi sendika derken Hak-iş ve Memur–Sen gibi yandaşlıkta sınır tanımayan sendikalardan bir beklentimiz olamaz. Umarım ki kıdem tazminatını kaldırılması genel grev sebebidir diyen sendikalar geçmiş kötü deneyimlerden bir ders almış olsun. SEKA direnişinde TEKEL’deki hayal kırıklığını yaşamayalım. Sendikalar kadar sosyalistlerinde emekçilere dönük bu büyük saldırıya karşı güçlü bir direnç göstermeli emekçilerin yanında onlara omuz vermeliyiz.

14 Ekim 2011 Cuma

Muhbirlikte Yeni Hedef Öğrenciler



Geçen günlerde gazetelere yansıyan bir haber vardı,hükümet terörle mücadele adı altında halkı muhbirliğe teşvik ediyordu.  Habere göre terör suçu işlediği iddia edilen kişilerin yakalanmasına yardım edenlere ,bu kişilerin yerlerini ve kimliklerini bildirenlere devlet para ödülü verecek. Hükümetin bu ilk muhbirlik hamlesi değil hükümet epey zamandır toplumu bu yönde şekillendirmek için epey mesafe kaydetti.

Bu işin asıl tehlikeli boyutu devletin bu işe daha çekirdekten başlaması yani ilk öğretim öğrencilerinden. Bu uygulama yenide değil  2007 yılından buyana devam eden bir proje. Projenin afilide bir ismi var “güvenli okul projesi”. Bu proje Nimet Çubukcu’nun bakan olduğu dönemde İç İşleri Bakanlığı ile yapılan protokolle başladı. İlk başta açıklanana göre sadece emniyetle bilgi paylaşımı sağlayacak bir idareci okullarca görevlendirilecekti. Sonra anlaşıldı ki durum hiçte öyle değil. Birgün gazetesinin 1 şubat 2011 tarihli haberi ve yayınladığı belgeye göre öğrenciler bile muhbir olarak görevlendirilmiş. Belge Iğdır valiliğine ait belgeye göre valilik “çocuk polisi okul temsilcisi “ belirlenmesi için il milli eğitim müdürlüğüne talimat veriyor. Belirlenecek çocukların fotoğraf ve kimliklerinin de çocuk şubeye verilmesi isteniyor.

Bu uygulama Iğdır’la sınırlı değil kentimiz Antalya’da da birkaç yıldır uygulanıyor. En son haber dün ki yerel gazetelerde vardı. Antalya emniyet müdürlüğü ve Antalya İl Milli Eğitim müdürlüğüyle ortak yürütülen proje kapsamında okul irtibat görevlileriyle toplantı düzenlenmiş. Bu irtibat görevlileri kim açıklama yapılmamış  muhtemelen öğretmen öğrencilerden oluşuyor. Habere göre amaç okul çevrelerinde güvenliği sağlamak şiddet ve madde bağımlılığını önlemek ve olmasa olmaz olan öğrencilerin yasa dışı örgütsel ve ideolojik faaliyetlerin uzağında tutmak. Bu son madde daha sonra daha da ilerletile bilir üniversitelerde olduğu gibi okul içine sivil poliste konuşlandırılır.
  
Devletin mantığı hep aynı çocukların madde bağımlılığına yada şiddete karşı korunması için var olan ortamı yok etmek yerine yine tek tek sinek avlamayla uğraşıyor. Öğretmen ve öğrencilerden muhbir yaparak sorunu çözeceğini sanıyor. Okullarda yaşanan şiddet olayları madde bağımlılığının sorumlusu bizati devletin kendisidir. Eğitimin kalitesi düşürülmüş uygulanan piyasacı sistemle eğitim paralı hale getirilmiştir. Toplumsal eşitsizlik zaten çocuklarımızı suça itmektedir. Tüm bunlar ortadan kalkmadan sorunları çözemezsiniz.

Yine  bu projenin çocuklar üzerinde oluşturacağı olumsuz etkiyi göz ardı ediyor. Polislik, öğrenciler arasında en çok tercih edilen mesleklerden biri. Aksiyon düşkünlüğü, güvenlik kaygısı, silah taşımanın ve kullanmanın meşru sayıldığı bu mesleğin çocuk yaşta tercih edilmesinin en önemli nedenidir. Bir çocuğun “Çocuk Polisi Okul Temsilcisi” olarak belirlenmesi, bilinçli olmayan bu tercihinin kışkırtılmasına neden olur. Bu role çekilen çocuk, polis olma özentisini abartacağı gibi kendince adayı olduğu mesleği şimdiden icra etmenin keyfini yaşamak isteyecektir. Bunun sonucu olarak arkadaşlarını ve hatta öğretmenlerini bile (temsilcisi olduğu polis istemese bile) ihbar etmekte sakınca görmeyecektir .* 

Muhbirlik uygulaması okullarda ki şiddeti azaltmayacak aksine daha da artıracaktır.  Çünkü muhbirlik toplumda en aşağılık davranışlardan biri olarak kabul edilir,arkadaşları arasında muhbir olduğu anlaşılan öğrencinin yaşayacağı travma ve dışlanmanın bedeli ağır olacaktır. Bir an önce bu uygulama durdurulmalıdır. Eğitim sisteminin daha acil sorunları var halen on binlerce öğretmen atama bekliyor. Öğrenciden muhbir yaratmaya zaman harcayan eğitim bakanlığı asli sorunlarıyla uğraşsın.

Antalya’da öğrenciler üzerindeki tek tehlikeli  olay bu değil öğrenciler ayrıca gerici derneklerinde hedefinde. Anadolu Gençlik Derneği gibi gerici dernekler öğrenciler üzerinde etkili olma çabasında.  Başlattıkları kampanyalarla ilk öğretim çağındaki çocuklara Camii gezileri düzenliyorlar. AKP’nin eğitimi gericileştirmede uygulamaya koyduğu eğitimi imamlara devretme hamlesinin adımları tek tek uygulanıyor. Tüm yaşam alanlarında olduğu gibi eğitimde her anlamda  gericileştiriliyor.
*http://www.birgun.net/edus_index.php?news_code=1296552277&day=01&month=02&year=2011