AKP ve sermaye,
işçi ve emekçilere dönük en büyük saldırıya hazırlanıyor. AKP iktidar olduğu 10
yıl boyunca, emekçilerin kazanılmış haklarını tek tek budadı. Şimdi de son
büyük darbeyi vurmaya hazırlanıyor. Emekçilerin en önemli güvencesi olan, kıdem
tazminatını ortadan kaldıracak. Sermayenin yıllardır en büyük rüyası kıdem
tazminatının ortadan kaldırılmasıydı. Bu rüyayı şimdi AKP gerçekleştirmeye
hazırlanıyor. Kıdem tazminatıyla ilgili süren tartışmalarda Başbakan, sendikalar
ve sermaye kesimine anlaşma çağrısında bulunmuştu. Kendisi de böyle bir
anlaşmanın olmayacağını çok iyi biliyor. Amacı “biz anlaşın dedik,
anlaşamadılar. İşi kendimiz çözeceğiz” demeye getirmek. Bu yönde de çalışmalar
devam ediyor. Son açıklama Ekonomiden Sorumlu Bakan Ali BABACAN’dan geldi. Ali
Babacan, kıdem tazminatının Bireysel Emeklilik Fonlarında değerlendirilmesine
sıcak baktıklarını söyledi.
Aslında bu bir
niyet beyanı değil. Uzun zamandır planlanan ve son aşamaya gelinmiş bir durum.
Bir süre sigorta şirketlerinde çalışmış biri olarak, bu durumu iyi biliyorum.
Sigorta ve emeklilik şirketlerinin en büyük hayali, kıdem tazminatının
emeklilik fonlarına devredilmesiydi. Şirketlerin kendilerini bu düzenlemeye
göre, yeniden yapılandırmaları isteniyordu. Şimdi sona yaklaşılmış durumda.
Eğer sendikalar ve emekçiler güçlü bir direnç gösteremezse sermaye en büyük
hayalini gerçekleştirmiş olacak. Kıdem tazminatı ortadan kaldırılacak ve
Bireysel Emeklilik Fonlarına devredilecek. Nedir bu Bireysel Emeklilik Fonu?
Devlet, neden bu fonların üzerinde bu kadar önemle duruyor?
Bireysel
Emeklilik Kanunu, uzun vadede devletin sosyal güvenlik sisteminden tamamen
çekilmesi düşünülerek tasarlandı. Bir çok ülkede mevcut olan sistem, ülkemizde
de uygulanmaya başlandı. Ülkemizdeki sistem, dikkat buyurun, Şili’deki sistem
örnek alınarak hazırlandı. 12 Eylül cuntacıları da muhtemelen, 11 Eylül 1973’de
Şili’de, seçilmiş Salvador Allende hükümetini, kanlı bir darbeyle deviren
Augusto Pinochet önderliğindeki cuntayı kendilerine örnek almışlardır.
Bireysel
Emeklilik Kanunu ülkemizde, 1999 yılında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
nezdinde oluşturulan Bireysel Emeklilik Komisyonu’nun çalışmaları sonucunda
hazırlandı ve 28 Mart 2001’de TBMM tarafından kabul edildi. 7 Nisan 2001’de
Resmi Gazete’de yayınlandıktan altı ay sonra, yani 7 Ekim 2001 tarihinde
yürürlüğe girdi. Aslında benzer denemeler daha önce, Birikimli Hayat Sigortalarıyla
denenmiş başarılı olmamıştı. Bu sefer devlet işi sıkı tutmuş bunu bir
sistematiğe bağlamıştı.
Kısaca sistem
şu şekilde çalışmaktadır. 18 yaşını dolduran herkes, Bireysel Emeklilik
sistemine katılabilir. Sisteme girmek zorunlu değil, isteğe tabidir. Ancak
sisteme girerken şirketler sizden, giriş aidatı adı altında brüt asgari ücretin
yarısı kadar ücret alabilir.
Bireysel Emeklilik
Sistemi’yle devletin size sunduğu sosyal hakların hiçbir bağı yoktur. Yani devlete ödediğiniz primler size sağlık
hizmeti ve diğer hizmetler olarak geri dönerken, bireysel emeklilik sisteminde
sadece birikim yapabilir ve süresi dolunca emekliliğe hak kazanabilirsiniz.
Emekliliğe hak kazanmanız için de sistemde 10 yıl kalmalı ve 56 yaşını
doldurmanız gerekmektedir. Bu süreden önce sistemden çıkarsanız, ilk olarak devlete
toplam birikiminiz üzerinden %15 stopaj ödersiniz, sonra kalan birikiminizden
varsa emeklilik şirketi giriş aidatı vb. kesintileri yapabilir ve kalan
paranızı alırsınız.
Sisteme aylık
yada yıllık toplu para yatırabilirsiniz. Katkı payı ödemelerinize ara
verebilirsiniz ama bu ara 3 ayı aşarsa, şirketler geçen her ay için sizden 2 TL
kesinti yapabilir. Ayrıca devlet sisteme katılımı teşvik için, katkı payının
%25 kadar tutarı katkı olarak ödüyor. Tabii onunda bir sınırı var. Yıllık brüt
asgari ücretin toplamının %25 ile sınırlı. Bu katkı ayrı bir hesapta izleniyor.
Bireysel
Emeklilik Sistemi’ne yatırılan paralar, emeklilik şirketlerinin kurduğu
fonlarda işletiliyor, bu fonları portföy şirketleri yönetiyor. Fonlarda
herhangi bir devlet garantisi yok. Söylenen, birikimlerin Takas Bank’ta
saklandığı ve şirketler iflas ederse, birikimlere bir zarar gelmeyeceği. Ancak,
daha önce batan İhlas Sigorta adlı şirketin Birikimli Hayat Sigortası
müşterilerinin büyük mağduriyet yaşadığı biliniyor.
Sistemde vefat
teminatı yoktur yani ölürseniz “yasal” kesintiler yapıldıktan sonra kalan toplu
para, varislerinize ödenir. Şuan, devletin emeklilik sisteminde olduğu gibi
kimseye herhangi bir maaş bağlanmaz. Siz ölmez de emekli olursanız ister toplu
para, ister gelir sigortası üzerinden maaş alabilirsiniz.
Devlet Bireysel
Emeklilik Sistemi’yle topluma tasarruf etme alışkanlığı kazandırmak istediğini
her seferinde beyan etmektedir. Oysa bırakın tasarruf etmeyi halkımızın büyük
bir kısmı, insanca yaşayacak bir gelire bile sahip değildir.
Yine Bireysel
Emeklilik Sistemi’ndeki Emeklilik Şirketlerinde binlerce insan, güvencesiz bir
şekilde çalışmaktadır. Her ay satış baskısıyla çalışanlara mobbing
uygulanmaktadır. Satış hedeflerini tutturamayanların işine, tazminatsız bir
şekilde son verilmektedir. Bireysel Emeklilik Sistemi’nden erken ayrılanların
yaşadığı mağduriyetlerde, mağdurlar ve satıcılar karşı karşıya gelmektedir.
Satış baskısı altında bunalan çalışanlar, katılımcıları çoğu zaman, satış
yapmak uğruna, doğru bilgilendirmemektedir. Daha sonra yaşanan her sıkıntının
hesabı, çalışanlardan sorulmaktadır. Bireysel Emeklilik Çalışanları yani
aracılar, Banka ve Sigorta İş kolunda olduklarından Grev Hakları
bulunmamaktadır. Bir iki şirket hariç, hiçbir emeklilik şirketinde sendikal
örgütlenme mevcut değildir.
Devlet
Bireysel Emeklilik Sistemiyle kamunun sosyal güvenlikten tamamen çekilmesini
amaçlamaktadır. Bir nevi sosyal güvenlik özelleştirilecektir. Kıdem
tazminatının kaldırılması da bu sürecin en önemli aşamasıdır. Sağlıkta dönüşüm
adı altında, sağlık tamamen piyasanın insafına terk edilerek, halka ve
emekçilere büyük bir darbe indirilmiştir. Şimdi sıra kıdem tazminatındadır.
Kıdem
tazminatı kaldırılarak, Bireysel Emeklilik fonuna devredilecektir. İşveren bu
fonlara para yatıracaktır. Mevcut bireysel emeklilik sisteminde de zaten
işverenler çalışanlarına, Bireysel Emeklilik Hesabı açabilmektedir. Bu
hesaplara Bireysel Emeklilik Sisteminde “Grup Emeklilik Hesabı” denmektedir.
İşveren bu durumda sponsor olarak adlandırılmaktadır.
Bu Grup
Emeklilik Hesabının katkı paylarının tamamını işveren ödemek zorunda. Ancak
çalışanın ve işverenin ortak ödeme yaptığı, Grup Emeklilik Hesapları da mevcut.
Buna da Gruba Bağlı Emeklilik Hesabı deniyor. Yine işveren yaptığı ödemeleri
vergiden düşebiliyor. Çalışanların bu
hesaplarda biriken parayı alması için belli bir süre gerekiyor. Bu süre şimdiki
sisteme göre çalışanın Bireysel Emeklilik Sistemi’ne giriş tarihinden itibaren
bir yıldan az, yedi yıldan fazla olamaz. Ancak söylentilere göre kıdem
tazminatı fona devredilirse, 10 veya 15 yıldan önce emekçilerin bu paraya
dokunması imkansız. Ayrıca mevcut bireysel emeklilik sisteminde, işverenin
katılım payını ödemesi gibi bir zorunluluk yok. Çünkü Bireysel Emeklilik Sistemi
zaten gönüllük esasına dayanıyor. İşveren çalışanı için yaptırdığı grup emeklilik
sözleşmesinin katkı paylarını düzenli olarak ödemeyebilir. Ayrıca Grup Emeklilik Hesaplarını ancak
işveren kullanabilir. Fon dağılım
değişikliği, birikimlerin aktarım hakları, hak kazanma süresi dolana kadar
işveren tarafından kullanılır. Bunlar
mevcut sistemde ki durum. Muhtemeldir ki sistem kıdem tazminatı için yeniden
revize edilecektir. Ama ne yapılırsa yapılsın, yapılan her şey emekçilerin
aleyhine olacaktır. İşten çıkarmalar kolaylaşacaktır. Sendikalaşma ortadan
kalkacak, güvencesizlik artacaktır. Devlet şimdiye kadar emekçiler için
oluşturduğu hiçbir fonu, emekçilerin yararına kullanmamıştır. Emekçilerin alın
teriyle oluşturulan fonlar, sermayenin çıkarı için, çarçur edilmiştir. Kıdem
tazminatı hakkımızı kaybedersek, emekçiler olarak, halk olarak geleceğimizi de
kaybedeceğiz.
AKP kıdem
tazminatına el uzatma cesaretini, biraz da özellikle işçi sendikalarının
tepkisizliğinden alıyor. Sendikalar, “kıdem tazminatı kırmızı çizgimizdir
ölürüz de bu hakkımıza dokundurtmayız” derken bu söyleme uygun bir eylemlilik
çizgisi geliştirmemektedirler. “Genel greve gideriz” diyorlar ama henüz bir
günlük bile uyarı grevi gerçekleştiremiyorlar. Bırakın bir eylem çizgisini,
DİSK dışında diğer konfederasyonların kılı bile kıpırdamıyor. Türk-İş adeta
varla yok arasındayken, Hak-İş kendine düşen “yeşil sendika” görevini yerine
getirmeye devam ediyor; işçinin değil, AKP iktidarının konfederasyonu olmayı
sürdürüyor. Günlük eylemlilikler maalesef bir etki yaratmıyor. İşçi sendikaları
hükümetle görüşmeleri bir kenara bırakıp, “Kıdem Tazminatında pazarlık söz
konusu bile olamaz” demelidir. Ancak gerçek ve kararlı bir eylem süreciyle
AKP’ye geri adım attırılabilir. Bu anlamda DİSK’in başlattığı, biraz da Gezi Parkı
Direnişini anımsatan #direnişçi kampanyası, bu açıdan anlamlı ama yetersizdir.
Tüm emekçileri kapsayan, içerisine kamu emekçilerini de alan bir mücadele
süreci hızla başlatılmalıdır.
Yararlanılan
Kaynaklar
·
DİSK’in SESİ 171.
Sayı
·
Hürriyet Gazetesi
150 Soruda Bireysel Emeklilik Sistemi
·
Emeklilik Gözetim
Merkezi web sayfası