18 Nisan 2014 Cuma

BİTMEYEN IZDIRAP DENİZ BAYKAL


30 Mart yerel seçimleri sona erdi ama sonuçları ve etkileri halen tartışılmaya devam ediyor.  30 Mart’ın oy kaybetse de kazananı AKP, kaybedeni de biraz oy arttırmış olsa da ana muhalefet partisi CHP’dir.  Haliyle CHP’de iç hesaplaşmanın başlaması da kaçınılmaz.  Şimdiden zaten bunun sinyalleri görülüyor.  Hemen her yerde bu tartışmalar sürüyor. Bu tartışmalara CHP Eski Genel Başkanı Deniz BAYKAL’da Antalya’dan verdiği demeçlerle katılıyor.

Baykal her ne kadar bir komployla parti genel başkanlığını bıraksa da parti üzerindeki etkisini bırakmaya hiç niyeti yok. Gölge bir genel başkan gibi açıklamalar yapmaya, Demokles’in kılıcı gibi CHP üzerinde sallanmaya devam ediyor.  Baykal Antalya’da bir dizi ziyaret esnasında gazetecilere de demeç vermiş ve CHP’de tazelenmeye ihtiyaç olduğunu söylemiş. Bir an “siyaseti mi bırakıyor?” diye düşündürüyor ama demecin devamını okuyunca hiçte öyle gözükmüyor.  Baykal, partinin Antalya yerelinde ve ülke genelindeki seçim politikasında ve adayların seçiminde ciddi sıkıntılar olduğunu söylüyor. “Ne var bunda, eski bir genel başkan böyle değerlendirmeler yapamaz mı?” denebilir ama mesele Baykal olunca değerlendirmeden ziyade, bir iç hesaplaşmanın sinyallerini görebilirsiniz. 

Kendisi unutmuş olabilir belki ama CHP’nin bugün iyice sağa açılma hamlesinde, Baykal’ın katkısı yadsınamaz. Partisinin Kürtlerle, solcularla, emekçi kesimlerle bağının kopmasında, CHP’nin ulusalcılığa teslim olmasındaki en büyük etken, Baykal’ın genel başkanlığı boyunca yürüttüğü politikalardır. Bugün CHP Kürt illerinde oy alamıyorsa, emekçi kesimlerin yoğun olduğu illerde de ilçelerde de varlık gösteremiyorsa, bunun başlıca sebebi bu kesimlere partiyi kapatanlardır. Seçim sürecinde birçok yerde yaşanan faşist saldırılarda, faşistlere karşı durması gereken CHP’liler, faşistlerle yan yana duruyorsa, bunun nedeni CHP’nin sağcılaştırılması ve ulusalcığa teslim olmuş olmasıdır.

Baykal her seçim kaybedişinde “yenilenme ve tazelenme” diyerek, daha çok sağa yanaşmış,   Avrupa Sosyal Demokratlarının 3. Yolculuğunu benimseyerek de daha çok liberal politikalara sarılmıştır. Kendi genel başkanlığını her daim garantide tutmak için de parti içi demokrasi kanallarını tıkayan da yine Baykal’ın kendisi olmuştur. Uyguladığı politikalarla partinin sosyal demokrat kimliğini budamıştır. Şimdi önerdiği yenilenme ve tazelenme de bunların dışında, farklı bir şey içermemektedir. 

Antalya meselesine gelecek olursak, CHP’nin seçimi kaybetmesinde birçok etken sayılabilir, bu etkenleri CHP’liler oturup “nerde hata yaptık?” diye düşünsün. Ama artık sağır sultanın bile duyduğu bir gerçekte var ki, o da Baykal’a yakın isimlerin Antalya’da, seçim sürecinde, seçimi kazanmak için çalışmadıklarıdır. Unutulmasın ki, Menderes TÜREL’e 2004’te Antalya’yı ilk teslim eden de, Baykal’ın yanlış aday seçimi olmuştur. Mevcut Başkan Bekir KUMBUL dururken, hem de seçimi kazanma şansı olmasına rağmen, o dönem Antalya Valisi olan ve Süleyman DEMİREL’e yakınlığıyla bilinen Ertuğrul DOKUZOĞLU’nu aday göstererek, kendi memleketini AKP’ye adeta hediye etmiştir.   

Deniz BAYKAL gerçekten bir tazelenme ve yenilenme istiyorsa, şöyle bir düşünsün; “partiye onca yıl genel başkanlık yaptım, hep seçim kaybettim, gün geldi partiyi seçim barajının altına düşürmeyi başardım, parti içi tartışma ve hizip denince neden hep ben akla geliyorum, ben nerde hata yaptım”. Acaba hep bu CHP’nin mi tazelenmeye, yenilenmeye ihtiyacı var? Bir kere de “ben de bir siyasetçi olarak, fikri anlamda tazeleneyim, yenileneyim, öz eleştiri yapayım” desin.

Baykal’a siyaset yapma demiyoruz, yapsın ama hobi olarak. Böylesi hem CHP, hem de ülke için daha hayırlı olacak sanırım.