Seçimin
kazananı HDP ise en büyük kaybedeni de Recep Tayyip ERDOĞAN oldu. Erdoğan
milletvekilliği seçimlerini, kendisi için adeta bir referanduma
çevirmişti. Bu seçimden zaferle çıkması,
“başkanlık yolunun tamamen açılması” demekti. Bunu şansa bırakmak istemeyen
ERDOĞAN, ettiği Cumhurbaşkanlığı yeminine sadık kalmayarak, AKP’ye oy istemek
için toplu açılış adı altında seçim mitingleri yaptı. Özellikle muhafazakâr
Kürt oylarını koruyabilmek için, elinde Kürtçe mealli Kuran’la meydan meydan
dolaştı. Kürt illerinde din propagandası yaparken, batıda MHP’ye kaçacak oyları
kurtarmak için “Kürt sorunu diye bir sorun olmadığını” ilan etti, Dolmabahçe’de
oluşturulan mutabakatı tanımadığını söyledi.
“400
milletvekilini verin, bu iş huzur içinde çözülsün” diyen ERDOĞAN, şu günlerde
en huzursuz günlerini geçiriyor. Çünkü Haziran ayı artık ERDOĞAN için kâbus ayı
olmuş durumda. Haziran ayı ERDOĞAN’a yaramıyor. Mutlak iktidarı 2013 Haziran
isyanıyla sarsılan ERDOĞAN, ikinci büyük darbeyi de 7 Haziran seçiminde yaşamış
oldu. Şimdilik başkanlık hayali başka bir bahara kalmış durumda. Ama tamamen
bitmiş değil.
Seçimler
bitti ama şimdi de sistemin nasıl yürütüleceği meselesi ortada duruyor.
Öncelikle, AKP tek başına iktidar olamayacağı için, bir koalisyon kurulması ihtimali belirmiş durumda. Recep Tayyip
ERDOĞAN’ın Cumhurbaşkanlığı sınırları içine hapsedilerek, AKP’nin direksiyonuna
yeni biri geçirilerek, süreç yürütülmek istenecektir. Seçimler AKP’nin ve özellikle ERDOĞAN’nın 13
yıllık baskıcı totaliter düzeninin ardından bir rahatlama yaratabilir. Buna
karşı dikkatli olmak gerekir, kurulacak koalisyonlarla sistem yeniden restore
edilmek istenecektir. Ancak ERDOĞAN
kolay kolay geri çekilmeyecektir. Sonuna kadar azınlık iktidarı kurulması gibi
seçenekleri de değerlendirecek olan AKP, en az hasarla çıkacağı bir erken seçimi
bile zorlayabilir. Özellikle, ülkede hükümet kurulamaması ve olası ekonomik
çalkantılar erken seçime giderken önemli bir argüman olarak kullanılarak,
seçimden yeniden güçlenerek çıkmak isteyecektir. Seçim süreci boyunca patlatılan bombalar,
mitinglerde bile kitlesel katliam provaları, iktidar için neler yapılacağının
bir göstergesidir. İktidardan düşmemek
için her türlü seçeneği deneyecekler.
AKP’nin
geriletilmesi ve ERDOĞAN’nın başkanlık hayatının çökertilmesi elbette büyük bir başarı ve moral üstünlüğüdür.
Ama bu bir rehavete yol açmamalıdır. 13 yıllık AKP düzeninin yarattığı yağmacı,
talan düzeninin kendini restore etmesine müsaade edilmemelidir. Toplumu
korkutmaya çalıştıkları ekonomik kriz meselesi, tamamen kendilerinin eseridir.
17-25 Aralık’ta ortaya dökülenler, kurdukları mafyavari ekonomik düzenin nasıl
işlediğini herkese göstermiştir. 13 yıl boyunca kurdukları yağmacı ekonomik
düzen, AKP tek başına iktidar olsa da çökmeye mahkûmdu.
AKP’ye
şimdi bir darbe vuruldu ama nihai darbe vurulmadan sorun çözülmeyecek. Nihai darbeyi vururken, yerine konacak şey
Gezi’nin, Haziran isyanının izinde devrimci bir seçenek olmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder