16 Şubat 2016 Salı

Beklenen Oldu; Deniz BAYKAL da Vatan Cephesi Saflarında

Demokrat Parti döneminde oluşturulan Vatan Cephesi’ne katılanların isimleri her gün radyoda okunurmuş. Bugün benzer bir cephe girişimiyle daha karşı karşıyayız. Vatan cephesi bu sefer Recep Tayyip ERDOĞAN’ın başkanlığı için oluşturuluyor.

Bu cephenin baş müttefikleriyse daha birkaç sene önce kanlı bıçaklı oldukları Aydınlıkçılar ve bir kısım ulusalcılardan oluşuyor. Öyle ki geçen günlerde Doğu PERİNÇEK, hayatının en mutlu günlerini yaşadığını ilan etmişti.

Şimdi bu cepheye, her sıkıştığında Recep Tayyip ERDOĞAN’ın imdadına yetişen Deniz BAYKAL’da katıldı. Katılışı Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU tarafından, AKP grup toplantısında ilan edildi. CNN Türk’te Ahmet HAKAN’ın tarafsız bölge programına katılarak “Halep Sünni kentidir. Bombalama Türkiye’nin hakkıdır” diyen Deniz BAYKAL’a, Başbakan Davutoğlu grup konuşmasında, teşekkür edip, “milli iktidar önemli ama milli muhalefet de önemli” diyerek, Baykal’ı tebrik etti.

Baykal’ın vatan cephesine katılımı AKP grubunda coşkulu alkışlarla karşılandı. Baykal’ın bu cepheye katılışının yandaş yazarlarda da büyük bir sevinç yarattığı görüldü. Aslında geç bile kaldı, Doğu PERİNÇEK’ten önce bu cepheye katılması lazımdı. Gerçi Baykal ilk adımı zaten 7 Haziran seçimleri sonrası, koşar adım Recep Tayyip ERDOĞAN’la görüşerek ve ardından meclis başkanlığı adaylığını dayatarak atmıştı.
Bu cepheye katılımlar önümüzdeki günlerde de sürecek gibi.

Saray bu cepheyi genişletmek ve katılımı artırmak için de bilindik yöntemlere başvuruyor.  Bu yöntemin başlıcası içeride savaş, dışarıda savaş konsepti. Böyle bir savaş ortamında, içerideki ve dışarıdaki düşmanlara karşı Reis’in etrafında bir kenetlenme yaratılmak isteniyor. Güçlü lider, güçlü Türkiye algısıyla başkanlık yolunun taşları diziliyor. Bu taşları da Perinçek ve Baykal gibiler döşüyor.

Baykal bu taşları döşerken, CHP’yi de hedef almayı ihmal etmiyor. CNN Türk’te Ahmet HAKAN’ın tarafsız bölge programında, CHP’yi hükümete terör konusunda yeterince destek vermemekle itham ediyor.  CHP’de köklü bir değişime ihtiyaç var diyerek de parti içi muhalefetin sinyalini veriyor. Ülke içeride ve dışarıda savaşa sokulmaya çalışılırken, ülkeye başkanlık ve tek adamlık dayatılırken, Baykal ana muhalefet partisini, parti içi çekişmelerle kilitlemenin ve işlevsiz hale getirmenin hesabını yapıyor.

Günlerdir CHP’de yaşanan Atatürk portresi tartışmasının kaynağının neresi olduğu anlaşılıyor. Bir portre tartışmasını zor çözen CHP’nin alevlenecek parti içi tartışmalarda ne hale geleceği malum.

Yandaşların ve AKP’li vekillerin milli Baykal sevinci boşuna değil. Baykal kıvılcımı çaktığında, ateşi dışarıdan harlamaya hazır bekliyorlar. Böylece CHP’yi kıpırdayamaz halde tutmak istiyorlar.

CHP’de bu tuzağa atlayanlar da yok değil. Milli politika, dışarıdan gelen bir saldırıya karşı tek vücut olma gibi safsatalarla kendi felaketini hazırlıyor.

CHP gerçekten bir dikta rejimine karşıysa, içeride ve dışarıda savaş istemiyorsa, öncelikle içindeki bu kangreni söküp atmalıdır. Yoksa bu gidişle, kendi felaketine doğru ilerlemeyi sürdürecektir.


9 Şubat 2016 Salı

İşçiler Değil, Bu Düzen Yansın Artık

Antalya’da 8 Şubat Pazartesi günü Akın ULAŞ isimli yurttaş, iş istemek için gittiği Muratpaşa Belediyesi önünde bedenini ateşe verdi. Yardımına koşan vatandaşlar sayesinde ateş söndürüldü ve Akın ULAŞ yaralı halde hastaneye kaldırıldı ama yaşam mücadelesini bugün kaybetti. Akın ULAŞ çalıştığı inşaattan çıkarılınca, iş istemek için Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit UYSAL’la görüşmek istedi ama toplantıda olan Uysalla görüşemeyince bedenini ataşe vererek, canına kıydı.

Görüşemediği belediye başkanı Uysal daha birkaç gün önce “iş talepleri bizi mahvediyor” diye açıklama yapmıştı.  16 bin 500 iş başvurusunun masasında biriktiğini söyleyen Uysal, insanların iş için kavga halinde olduğunu söylemişti*. Bu açıklamalarının mürekkebi kurumadan iş isteyen bir yurttaş, kendini belediye önünde ateşe vererek, canına kıydı.

Akın ULAŞ işsizlikten canına kıyan ilk kişi değil muhtemelen son kişi de olmayacak. Muhtemelen bir Mustafa KOÇ kadar da haber değeri taşımayacak ve gündemde olmayacak.

AKP iktidarının yarattığı yağmacı, talancı ekonomik düzen işsizliği daha da yaygınlaştırıyor. TÜİK’in verilerine göre ülkemizde işsizlik oranı %10 civarında. Buna, istatistiğe dâhil olmayan ve iş aramaktan ümidini kesmiş kitleyi de eklediğinizde oran daha da yukarı çıkıyor. AKP iktidarı işsizliği yangınlaştırdığı gibi, emekçilerin iş güvencesini de ortadan kaldırmak istiyor.

AKP iktidarı, emekçilere dönük iki büyük saldırıya hazırlanıyor. Biri, işçilerin kıdem tazminatının kaldırılarak, fona devredilmesi (fonla ilgili detaylı bir değerlendirmeye buradan bakabilirsiniz http://sabrikirdar.blogspot.com.tr/2014/03/kdem-tazminat-gelecegimizdir.html) ikincisi, 657 sayılı Devlet Memurluğu Kanununu değiştirerek, memurların iş güvencesini ortadan kaldırmak.

1 Kasım seçimleri öncesi taşerona kadro vereceğini vadeden AKP, şimdi tüm emekçileri taşeron haline getirmeye hazırlanıyor. Esnek çalışma modelini yasalaştırmaya hazırlanan AKP, özel istihdam bürolarıyla kiralık işçi modelini ve işçi simsarlığını hayata geçirmek istiyor. AKP kıdem tazminatını kaldırarak, işçinin en büyük güvencesine darbe vuracak, böylece patronlara dikensiz gül bahçesi yaratacak.

AKP sadece işçilerin değil, kamu emekçilerinin de iş güvencesine gözünü dikmiş durumda. Recep Tayyip ERDOĞAN’ın başbakanken dile getirdiği “işçi-memur ayrımını ortadan kaldıracağız. İşçi işten kolaylıkla çıkarılırken, memurun ne ayrıcalığı var” gibi söylemlerle sürekli hedef aldığı kamu emekçilerinin iş güvencesi de kaldırılmak isteniyor.

657 sayılı yasada yapılmak istenen değişiklikle daha önce torba yasalarla çalışma hayatına giren performans, esnek çalışma gibi uygulamalar tüm kamu emekçilerini kapsayacak hale getiriliyor. Bu uygulamayla iş yükü artırılarak, angarya çalışma kalıcılaştırılacak. Esnek ücret gibi performansa dayalı uygulamalarla rekabetçi bir kölelik düzeni hayata geçirilmek isteniyor. Daha önce yasayla devletin memuru olan kamu emekçileri şimdi hükümetin memuru yapılmak isteniyor, böylece iktidarın uygulamalarına en ufak itirazda kamu emekçileri işlerini kaybedecek.

İşçisiyle memuruyla tüm emekçiler, AKP’nin hedefi durumunda. AKP’nin sermayeyle birlikte emekçilere dönük bu büyük saldırına karşı, emekçiler de birleşik bir emek hareketi ve direnişiyle karşılık vermelidir.

*http://www.antalyaburada.com/umit-uysal-is-talepleri-bizi-mahvediyor-haberDetayi-27-haberNo-49987.html#.VrpEw_mLTIU